Obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı veya anormal yağ birikimi olarak tanımlanır ve tüm vücudu etkileyen bir durumdur. Dünyada fazla kilolu olarak nitelenen 1,9 milyar yetişkinin yaklaşık 600 milyonu obezdir. 2030 yılına kadar obezitenin 1 milyar insana ulaşacağı tahmin edilmektedir (1,2).
Dünya genelinde obezitenin giderek artması, ağırlık kaybı ve obezitenin neden olduğu komplikasyonların iyileştirilmesine yönelik tedavilerin geliştirilmesine yol açmıştır. Günümüzde uzun süreli etkinliğe sahip olduğu için obezite cerrahisi oldukça yaygındır. Obezitenin tanılanmasında kullanılan “Vücut Kütle İndeksi (BKİ)”nin ≥ 40 kg/m2 olması veya BKİ ≥ 35 kg/m2 ve obezite ile ilişkili yandaş hastalığın olması, obezite cerrahisi için gerekli koşullardır. Obezite cerrahisi sonrasında obeziteye bağlı gelişen kronik hastalıklarda gerileme olduğu ve hastaların yaşam kalitelerinin arttığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu işlemler 1950`lerde uygulanmaya başlanmış olup zamanla farklı türleri ortaya çıkmıştır (3).
Ayarlanabilir Gastrik Bant (AGB)
Ayarlanabilir gastrik bant, kişinin yiyebileceği besin miktarını sınırlamak için midenin üst kısmına yerleştirilen silikondan yapılmış bir cihazdır. Obezite ile ilişkili hastalıklar ve uzun süreli kilo kaybı üzerindeki etkisi diğer prosedürlere göre daha azdır. Bu nedenle kullanımı son on yılda azalmıştır. Bu cihaz midenin üst kısmına yerleştirilerek küçük bir kese oluşturulur ve buraya sabitlenir. Açlık ve tokluk hormonlarını ve emilimi etkilemez ancak tokluk hissi, kese ile midenin geri kalanı arasındaki açıklığın boyutuna bağlıdır (4).
Geri dönüşü olan bir işlem olup gerekirse bant çıkarılabilir. Ameliyattan sonra en düşük komplikasyona sahiptir çünkü mide veya bağırsak bölünmesi yoktur. Vitamin ve mineral eksiklikleri için en düşük riske sahiptir ancak tip 2 diyabete karşı daha az başarılıdır.
Diğer cerrahi işlemlerine göre daha yavaş ve daha az kilo kaybı olur. Yutma problemleri, yemek borusunun büyümesi, bandın kayması veya midenin zamanla zarar görmesi riski olduğundan ilk yıl boyunca aylık kontrole ihtiyaç duyulabilir (4).
Sleeve Gastrektomi (SG)
Genellikle “tüp mide” olarak bilinen “Sleeve Gastrektomi”, midenin yaklaşık %80`inin çıkarılması işlemidir. Kalan mide bir muz şeklinde ve büyüklüğündedir. Açlık hormonunun çoğunun üretildiği kısım çıkarıldığı için açlık hissini azaltır, tokluk hissini arttırır ve besin alımını sınırlar. Vücut Kütle İndeksi (BKİ) >50 kg/m2 üzerinde olan şiddetli obezitesi olan hastalarda ilk basamak tedavi olarak uygulanabilmektedir. Ayrıca tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kalp sağlığını gastrik bypassa benzer oranlarda iyileştiren bir tekniktir (4-8).
Tüp mide cerrahisi, tekniği basit ve daha kısa süren bir işlemdir. Ancak geri dönüşümsüz bir uygulamadır. En ciddi komplikasyon, mideden karın boşluğuna sızma olmasıdır ancak bu risk çok düşüktür. Bununla birlikte mide yanması veya reflüye neden olabilmektedir.
Değişen mide boyutu ve emilimi sebebiyle cerrahi işlem sonrası B12 ve D vitamini, demir eksiklikleri görülebileceğinden işlem sonrası ilk yıl düzenli olarak vitamin ve mineral desteği önemlidir (2, 4, 5, 9)
Roux-en-Y Gastrik Bypass (RYGB)
Obezite cerrahisinde “altın standart” olarak kabul edilen ve "gastrik bypass" olarak bilinen Roux-en-Y Gastrik Bypass, midenin boyutunu küçültür ve mide ile ince bağırsağın besinleri emme şeklini değiştirerek kilo vermeyi kolaylaştırır (4, 10).
Önce, midenin üst kısmından yumurta büyüklüğünde küçük bir kese bölünür. Midenin geri kalan büyük kısmı artık yiyecek depolayamaz ve sindiremez. Daha sonra ince bağırsak bölünür ve bölünen ince bağırsağın alt ucu küçük mide kesesine bağlanır. Son olarak, bölünmüş bağırsağın üst kısmı, ince bağırsağa daha aşağıdan bağlanır. Baypas edilen mideden ve ince bağırsağın ilk kısmından gelen mide asidi ve sindirim enzimleri yenilen gıdaya karışır (4, 10, 11).
Yeni oluşturulan mide kesesi daha küçük olduğu için daha az yiyecek tutar ve bu da daha az kalori almanız anlamına gelir. Açlık-toklukla ilgili hormon dengeleri değişir ve az miktarda yedikten sonra kendinizi tok hissedersiniz. Ayrıca besinler ince bağırsağın ilk kısmına temas etmez ve bu da emilimin azalmasına neden olur (4, 10, 12).
Gastrik bypass sonrası, uzun süreli kilo kaybı (%60-80 oranında) gerçekleşir ve sonuçlar kalıcıdır. Veriler, ameliyattan 20 yıl sonrasına kadar çoğu hastanın kilo kaybının %50`sinden fazlasını koruduğunu göstermektedir. Ancak uygun bakım sağlanmazsa uzun dönem komplikasyonları görülebilir (4, 11). Bu cerrahi uygulamanın önemli avantajlarından biri ise işlemden sonra obezitenin neden olduğu tip 2 diyabet, reflü, astım atakları ve hipertansiyon semptomlarını azaltmaya yardımcı olmasıdır (4, 10). Bireylerin, gastrik bypass işleminden sonra emilimleri azalacağı için ömür boyu vitamin ve mineral almaları gerekir. Aksi takdirde özellikle B12 ve D vitamini, demir, folat ve kalsiyumun uzun süreli eksiklikleri ortaya çıkar (2, 4, 10, 11).
Biliopankreatik Diversiyon ± Duodenal Switch (BPD±DS)
BPD-DS işlemi, ince bağırsağın daha fazla kullanılmadığı (yaklaşık %75`i) bir gastrik bypassa benzer. İşlem, tüp mide uygulamasına benzer şekilde tüp şeklinde bir mide kesesi oluşturulmasıyla başlar. Tüp midenin oluşturulmasını takiben ince bağırsağın ilk bölümü mideden ayrılır. Daha sonra ince bağırsağın bir kısmı yukarı kaldırılır ve yeni oluşturulan mideye bağlanır. Böylece besinler mideden sonra ince bağırsağın son kısmına gider. Bu, besinlerin emiliminde önemli bir azalmaya neden olur. Dolayısıyla hastalar vitamin ve mineral takviyesi almalıdır (4,9).
BPD-DS, gastrik bypass ve tüp mide ameliyatından bile daha fazla açlığı azaltır, tokluğu arttırır ve kan şekeri kontrolünü iyileştirecek şekilde bağırsak hormonlarını etkiler. Muz şeklindeki daha küçük mide, hastaların daha az yemek yemesini sağlar. Bu işlem, tip 2 diyabet tedavisi için onaylanmış en etkili metabolik operasyon olarak kabul edilir (4,9).
Sleeve Gastrektomi ile Tek Anastomoz Duodeno-İleal Bypass (SADI-S)
SADI-S olarak anılan Tüp Mide ile Tek Anastomoz Duodenal-İleal Bypass, Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği tarafından onaylanan en son prosedürdür. BPD-DS'ye benzer olmakla birlikte, SADI-S daha basittir ve gerçekleştirmesi daha az zaman alır (4, 9).
SADI-S, hem besin alımını kısıtlayıcı hem de emilimi etkileyen bir prosedürdür. Bu nedenle uzun dönem sonuçlarıyla ilgili veriler az olsa da, besin ögesi eksiklikleri görülme riski vardır.
Uzun süreli kilo kaybı ve tip 2 diyabet kontrolünde oldukça etkilidir. Halihazırda tüp mide ameliyatı olan ve daha fazla kilo vermek isteyen hastalar için mükemmel bir seçenektir (4, 9).
Obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı veya anormal yağ birikimi olarak tanımlanır ve tüm vücudu etkileyen bir durumdur. Dünyada fazla kilolu olarak nitelenen 1,9 milyar yetişkinin yaklaşık 600 milyonu obezdir. 2030 yılına kadar obezitenin 1 milyar insana ulaşacağı tahmin edilmektedir (1,2).
DetaylarTüm dünyada kronik bir halk sağlığı problemi haline gelen obezite, tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur. Obezitenin tedavisinde cerrahi veya cerrahi dışı yöntemler yaygın olarak kullanılır.
DetaylarTip 2 diyabet yani halk arasında bilinen ismiyle şeker hastalığı sağlıksız ve yanlış beslenme, hareketsizlik ve düzensiz yaşama bağlı olarak meydana gelen bir rahatsızlıktır.
DetaylarTüm soru, görüş ve önerileriniz için aşağıdaki
form aracılığı ile bize ulaşabilirsiniz.
Gürlife Hastanesi
Obezite ve Diyabet Cerrahisi
Fevzi Çakmak Mah. Akınsel Sok. No:1
Tepebaşı Eskişehir
0552 200 59 69
+90 507 350 07 26 (EN)
Sosyal medya kanallarımızdan bize ulaşabilir,
yeniliklerden haberdar olabilirsiniz.